NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ عَبْدِ
الرَّحِيمِ
أَبُو
يَحْيَى
الْبَزَّازُ
أَخْبَرَنَا
أَبُو عَاصِمٍ
عَنْ ابْنِ
جُرَيْجٍ
عَنْ أَبِي
الزُّبَيْرِ
عَنْ جَابِرٍ
أَنَّ
رَجُلًا
زَنَى بِامْرَأَةٍ
فَلَمْ
يَعْلَمْ
بِإِحْصَانِهِ
فَجُلِدَ
ثُمَّ عَلِمَ
بِإِحْصَانِهِ
فَرُجِمَ
Bize Muhammed b.
Abdurrahim Ebû Yahya el-Bezzâz haber verdi, bize Ebû Asım, İbn Cüreyc'den, o da
Ebû Zübeyr vasıtasıyla. Câbir'den rivayet etti ki:
Bir adam, bir kadınla
zina etti, onun muhsan olduğu bilinemedi ve celd uygulandı (yüz sopa vuruldu).
Sonra onun muhsan olduğu anlaşıldı ve recmedildi.
İzah:
Metinde görüldüğü
üzere, hadise iki ayrı rivayetle gelmiş, birisi Rasulullah'a isnâd edildiği
halde, ikincisi isnâd edilmemiştir.
Hadisten anlaşıldığına
göre; yetkili kurum, haddi gerektiren suçlardan birisine, gereken cezayı vermez
de başka bir ceza verirse bu, yeterli değildir. Suçun kendi cezasının da
uygulanması icâbeder. Bu konu ile ilgili olarak Aliyyü'I-Kârî şöyle der:
"Hadis, iki şeyden
birisinin öbürünün yerini tutmayacağına delildir. Eğer İmam suçlu için
hadlerden birisini emreder, sonradan cezanın başka bir şey olduğu anlaşılırsa,
vacip olan cezaya dönülmesi gerekir. Bunu Eşref zikretmiş, İbn Melek'de ona
tabî olmuştur.
Bezlû'l - Mechûd
müellifi. Kâri 'nin; "iki şeyden birisinin ötekinin yerini
tutmayacağı..." sözüne itirazla, bunun mutlak olarak doğru olmadığını,
çünkü recmin hem sureten hem de manen celde yerine geçtiğim ve onun keffâret
olarak yeterli olduğunu söyler.
Hadisin, Rasulullah'a
müsned olan rivayetinde bir sorun söz konusudur. Şöyle ki: Cumhur'a göre,
Rasulullah (s.a.v.) hata üzere bırakılmaz. Oysa burada bırakıldığı
görülmektedir. Çünkü zina eden adamın muhsan ol-
duğunu bilmeden adama
sopa vurdurmuş, muhsan olduğunu öğrenince de recmettirmiştir. Bu, Cumhûr'un
görüşüne göre celdin hatâen vukûbuldu-ğunu gösterir. Oysa Rasulullah (s.a.v.)
hatâ üzere devam etmez. Bu caiz değildir. Bu açıdan, rivayette bir işkâl söz
konusudur. Ancak Rasulullah'a gerçeğin haber verilip, onun da buna uygun
hareket ettiği ve hata üzerinde bırakılmadığı; ancak düzeltmenin vahiy ile
değil de, böyle bir ilâhi takdir ile gerçekleştiği söylenebilir. Böylelikle
işkâl de kalmamış olur.
Celd ile, recmin
birleştirilmesini caiz görenlere göre ise böyle bir problem yoktur.